
İsrail Ortadoğu Projesinin Neresinde (1)
1)ABD İsrail yükünü taşımakta zorlanıyor
Bugün Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında Müslüman coğrafyada neler olduğunu doğru anlayabilmek için bu projede İsrail’in rolünün ne olduğunu ve nerede durduğunu anlamamız gerekir. Yapacağımız analiz bir köşe yazısının hacmini geçeceği için yazıyı ikiye bölerek bu bölümde ABD’de gelişmeye başlayan İsrail karşıtlığı ve antisemitizmin yükselişini, ikinci bölümde de İsrail’in BOP denklemindeki yerini anlatmaya çalışacağız.
Amerikan halkı artık İsrail’i desteklemek istemiyor
İsrail 1948 yılında ABD ve İngiltere yardımıyla yapay bir devlet olarak kuruldu. Ortadoğu’daki Müslüman-Arap petrol merkezinin bağrına bir hançer olarak saplandı.
Nasıl ki bir bitkinin doğal ortamı dışında yetişebilmesi için sera, yapay gübre ve ilaç gibi bünyesi dışından yapılacak desteğe ihtiyacı varsa, İsrail’in de Yahudi halkına yabancı, hatta ona düşman bir coğrafyada ayakta kalabilmesi için benzer desteğe ihtiyacı vardı. Bu desteği ona ABD sağladı ve hala sağlamaya devam ediyor. Ancak son on yıl içerisinde, İsrail’e 60 yıldır verilen muazzam destek, Amerikan kamuoyunda büyük tepiler çekmeye başladı. Bu tepkinin boyutunun anlayabilmek için The Council for the National Interest Foundation (CNIF) isimli düşünce kuruluşunun 2012 yılında kaleme aldığı “U.S. Foreign Aid to Israel (ABD’nin İsrail’e Dış Yardımı)”başlıklı raporuna bir göz atmak yeterli olacaktır. Rapordan anladığımıza göre, Amerikan kamuoyunda –özetle- şu görüşler dile getirilmektedir:
• ABD’nin İsrail’e verdiği büyük destek, hem birçok insanın hayatına mal olmakta, hem de ABD ekonomisine milyarlarca Dolar yük getirmektedir. Bu durum ABD’nin dünyadaki prestijini zedelemekte, ülke içindeki özgürlüklerin kısıtlanmasına sebep olmakta ve ülkeyi gereksiz tehdide maruz bırakmaktadır.
• Amerikan halkının büyük çoğunluğu, diplomat ve askeri uzmanlar, bu özel ilişkiye karşıdır. Buna rağmen İsrail lobisi, bölge için trajik sonuçlar doğuran ve Amerikan halkı için felaket olan politikaları dayatmaya devam etmektedir.
• 7,5 milyon nüfusu olan New Jersey’den küçük olan bu ülke, dünyadaki diğer ülkelerden daha fazla Amerikan yardımı almıştır.
• 1950-53 yılları arasında İsrail’in nüfusu 1,6 milyon iken ABD bu ülkeye 1 milyon Dolar akıtmıştır.
• Amerikan vergi mükellefleri İsrail’e her gün 8 milyon Dolar ödemektedir.
• Son 40 yılda Amerikan vergi mükellefleri ortalama 5 kişilik bir İsrail ailesine yaklaşık 200 bin Dolar para aktarmıştır.
• İsrail’e para yardımı, mali yılın başında, peşin olarak yapılmaktadır. ABD devleti, ancak borçlanarak ülkeyi idare edebildiği için bu durum Amerikan kamuoyunca şöyle algılanmaktadır: “Biz İsrail’e vermek için borçlanıyoruz, üstelik bir de verdiğimiz paranın faizini ödüyoruz. Diğer yandan İsrail, aldığı parayı Amerikan bankalarında tutarak bu paradan birde faiz kazanmaktadır.”
• “İsrail’e yaptığımız yardımlara ilave olarak Tel Aviv’le dost geçinmesi için her yıl Mısır’a 1,5 milyon Dolar, Ürdün’e 843 bin Dolar verilmektedir.”
• Amerikan Harp Akademisinin ekonomi komisyonu tarafından 2002 yılında hazırlanan raporda, İsrail’in ABD’ye 60 yıllık maliyetinin 3 trilyon Dolar olduğu tahmin edilmektedir.
• ABD’de işsizlik oranı İsrail’den yüksektir, 10 milyon aile icralıktır, buna rağmen hala İsrail’e karşılıksız yardım etmeye devam edilmektedir.
• İsrail’in saldırganlığı ve uluslararası hukuku, insan haklarını ve BM kararlarını ihlal etmesi, kendisine karşı bütün dünyada büyük bir düşmanlık yaratmıştır. ABD, bir numaralı destekçisi olarak İsrail’in düşmanlık yaratan davranışlarından giderek artan oranda kötü yönde etkilenmektedir.
Amerika’da son 10 yıldır Antisemitizm akımı sürekli yükseliş göstermektedir
Resmi raporlara da yansıyan bu yakınmalar aynı zamanda Amerikan kamuoyunda Antisemitizmi de tetiklemektedir. Amerikan kamuoyunda Antisemitizmin ne boyutlara ulaştığını görmek için sosyal medyayı bir dolaşmak yeterlidir:
“Bazı Amerikalılar, yazılı ve görsel (TV) medyanın, her iki büyük partinin (Cumhuriyetçiler ve Demokratlar) iç ve dış politikayı yönlendiren yüksek bürokrasinin, finans sistemi, bankalar ve piyasanın Siyonistlerin kontrolünde olduğunu düşünmektedir. Onlara göre Yahudi kökenli Amerikalılar, Avrupa kökenli Amerikalı çoğunluğun çıkarlarını göz ardı etmekte ve kendi çıkarlarını maksimize etmek için onları dışlamaktadır. Amerika’da doktor, avukat gibi önemli meslek grupları Yahudilerin eline geçmiştir. Amerikan milyarderlerinin %48’i Yahudi kökenlidir. Bugün Yahudiler Amerika’nın zenginliğinin neredeyse %70’ini kontrol etmektedir. Bu kadar büyük bir zenginliğin nüfusun sadece %2’sini oluşturan bir grup tarafından kontrol edilmesi dikkat çekicidir. Bu Talmudic Diktatörlük (Talmudic tyranny) Washington’u 11 Eylül saldırıları ile Afganistan ve Irak Savaşlarına sürüklemiş şimdi ise İran’la yaşanması beklenen muhtemel çatışma ile dünyanın en büyük devletini İsrail’in çıkarları uğruna yıkıma götürmeye çalışmaktadır.”
Dünyada da Antisemitizm alanında benzer bir gelime yaşanmaktadır. Bu yeni Antisemitizm akımı, aşırı sağ ve sol ile din temelli siyasi görüşleri ortak paydada birleştirmektedir.
Aşırı sağ, Yahudileri sadece kendilerini düşünen, ulusal ekonomi ve kültürün altını oyan bir beşinci kol olarak görmektedir. Yahudilerin denetiminde olmayan sosyalist sol, antisemitik değildir, ama dünya kapitalizminin dümeninde Yahudilerin oturduğunu ve onların dünya ekonomisini kontrol ettiğini savunmaktadır. Din (Hıristiyanlık, İslam, Budizm vb) temelli siyasi akımlar ise Yahudileri her türlü dini ve ahlakı bozan günümüzün modern sömürgecileri olarak algılamaktadır. Ayrıca kapitalizmin dünya egemenliğinin bir başka değişle küreselleşmenin arkasındaki motor gücün Yahudiler olduğu düşünülmekte ve küreselleşmenin yarattığı yoksulluk ve acılardan Yahudi zenginler sorumlu tutulmaktadır.
Tarihsel olarak Antisemitizmin, ekonominin yükselme ve çöküş dönemlerine paralel bir iniş çıkış eğrisi izlediği görülmektedir. Yahudiler, küçük bir azınlık olarak çok büyük ekonomik ve politik güce sahip olmaları sebebiyle ekonominin çöküş dönemlerinde her seferinde günah keçisi haline gelmişlerdir. Bu tespit bugün için de geçerlidir.
Bugünkü ABD’nin durumunu 1929 yılında Yahudi hâkimiyeti altında olduğu düşünülen Almanya’ya benzetenlerin sayısı giderek artmaktadır. 10 sene önce başlayan bu yeni eğilimin yükselişe devam etmektedir. Geçen sene Amerikan halkı, “Occupy Wall Street ” (finans kuruluşlarının topladığı sokağı işgal edelim) adı altında “%99 (halk), %1′e (zenginlere) karşı” sloganıyla sokağa dökülmüştü. Zenginlerin büyük çoğunluğunun Yahudi kökenli olması sebebiyle bu hareketin antisemitizmi büyüttüğünden söz edilmektedir.
Böylesine bir eğilim varken, borç içinde yüzen Washington’un her sene kendi vergi mükelleflerinin ödediği vergilerden yaklaşık 6 milyar Dolar tutarındaki meblağı İsrail’e vermeye devam etmesi zorlaşmaktadır.
-Devam edecek-
NOT: Yazılarıma servis desteği sağlayan kuruluşun elde olmayarak yol açtığı bir fotoğraf karışıklığı yüzünden, bugüne kadar sitemizde yayımlanan yazılarda benimle ilgisi olmayan bir yurttaşımızın fotoğrafı kullanılmıştır. Sürekli seyahat halinde olduğum için benim de fark edemediğim bu yanlışlık nedeniyle, bundan önceki fotoğrafın sahibi yurttaşımızdan ve yazılarımı yayımlayan sitemizden özür dilerim (MB).
Mehmet BORİ
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.